15 Eylül 2014 Pazartesi

Portekiz

G Grubu
Almanya  4 - 0  Portekiz (12' (pen.), 45', 78' Thomas Müller, 32' Mats Hummels, 37' Pepe (KK.))
      ABD  2 - 2  Portekiz (5' Nani, 64' Jermaine Jones, 81' Clint Dempsey, 90' Silvestre Varela)
  Portekiz  2 - 1  Gana (30' John Boye (k.k.), 57' Asamoah Gyan, 80' Cristiano Ronaldo)


Portekiz her zamanki gibi Ronaldo ve santrafor eksikliğiyle konuşuluyordu. Beşiktaştan çok iyi tanıdığımız Almeida Portekizin santraforuydu. İlk maçta 28. dakikada sakatlanması da onu tanıyan kimseyi yanıltmadı.

Portekiz'in ilk maçını Almanyayla oynaması bence şanssızlıktı. Mağlubiyet beklenebilirdi ama ağır mağlubiyet averaj bakımından da Portekizi yaraladı.

İlk maçta Ganayı yenen ABD, Portekiz'in ikinci maçtaki rakibiydi. Erken öne geçen Portekiz, maçın devamında oyunu ABD'ye teslim ederek nasıl bir takım olduğunu gösterdi. Sıradan bir takım. ABD'den daha iyi değil. Böyle bir takımda Ronaldo'nun da yapacak çok fazla bir şeyi olamaz. İkinci yarıda geriye düşen Portekiz, son dakikada attğı gol onların ancak matematik olarak tura ortak olmalarını sağladı.

Son maçta Ronaldo şeref golü atarak maçı kazandırdı. Turnuvaya averaj farkıyla veda ettiler.

23 Ağustos 2014 Cumartesi

Güney Kore

H Grubu
Rusya  1 - 1  Güney Kore (68' Keun Ho Lee, 77' Aleksandr Kerzhakov)
Güney Kore  2 - 4  Cezayir (26' Islam Slimani, 28' Rafik Halliche, 38' Abdelmoumene Djabou, 50' Heung Min Son, 62' Yacine Brahimi, 73' Ja Cheol Koo)
Güney Kore  0 - 1  Belçika (44' Steven Defour (KK.), 77' Jan Vertonghen)

Açık açık söylemeliyim; Güney Korenin hiçbir maçını izlemedim. O yüzden iki satır bile yazmak doğru olmaz. Hiç birşey yazamamak da doğru olmadı ama napalım...


13 Ağustos 2014 Çarşamba

Arjantin

F Grubu
Arjantin  2 - 1 Bosna Hersek (3' Sead Kolasinac (k.k.), 65' Lionel Messi, 85' Vedad Ibisevic)
Arjantin  1 - 0  İran (90' Lionel Messi)
 Nijerya  2 - 3  Arjantin (3', 45' Lionel Messi, 4', 47' Ahmed Musa, 50' Marcos Rojo)

2. Tur
Arjantin  0 - 0  İsviçre
UZ. 1 - 0 (118' Angel Di Maria)

Çeyrek Final
Arjantin  1 - 0  Belçika (8' Gonzalo Higuain)

Yarı Final
Hollanda  0 - 0  Arjantin
UZ. 0 - 0
PEN. 2 - 4

Final
Almanya  0 - 0  Arjantin
UZ. 1 - 0 (113' Mario Götze)

Hemen hemen her yerde; TV'de, sokakta, kahvede, Arjantin denildiğinde ardından Lionel Messi zikredilir.  "27 yaşını doldurmuş bir Messi'nin artık kupayı getirmesi gerek", "Milli takımda iş yapamıyor" gibi düşünenler çoktu. Messi bu konuşmaları ne kadar önemsedi bilmiyorum ama sahada hep rahattı. Takımın kötü oynadığı anlarda ve skor tatmin edici olmadığı zamanlarda, taraftarın Messiye özel ıslıklarından sonra Messi'nin patlaması, "Gördünüz mü işte!" der gibi sevinmesi, onun böyle bir yük altında dik durduğunu ve süper kahraman tarzı rolünün bilincinde olduğunu gösterdi. Ninelerimizin bile tanıdığı bu adamı bir kenarı bırakıp, Arjantine bakarsak, çok iyi bir defans anlayışı gördük. Mascherano'nun da emniyet kilidi görevi gördüğü takımın gol yemesi çok zordu. Nitekim erken öne geçtikleri Bosna maçında, Bosnanın iyi oyunu karşısında başarılı bir defans vardı. İran karşısında pozisyon bile üretemeyen Arjantin geride çok açık verdi ama gol yemedi. Tüm bunların yanında değişmeyen surat ifadesiyle, melül melül bakan, feleğin çemberinden geçmiş hocaları Alejandro Sabella'nın böyle bir disiplin vermiş olabileceğini de düşündüm. 2. turu garantilemiş Arjantinin 5 gollü Nijerya maçını saymazsak, Arjantin turnuva boyunca, 85'de Bosnadan ve finalde 113'de Götze'den toplamda 2 son dakika golleri yedi. Böylelikle bu düşünceler somut hale gelmiş oldu. Grup maçlarını 6 gol atarak tamamlayan Arjantinde Messi bu gollerin 4'ünü attı. Arjantin Di Maria, Higuain, Lavezzi gibi süper yıldız kalibresinde hücum oyuncularına sahip olmasına rağmen çok tutuktu. Gol işini allaha emanet eder gibi Messiye emanet eden Arjantin, defansını sıkıya alarak oyun düzenini belli etti.

İsviçre maçı beklediğim gibi geçti. Sadece İsviçre'nin berbat kontra atak oyununu beklemiyordum. Pozisyon bulamayan Arjantini kurtaran isim sürpriz olmadı. İsviçrenin anlık dalgınlığını çok iyi değerlendiren Messi, Di Maria'nın tam önüne tek vuruşluk bir pas attı. Türk Spikerlerininin "al da at" klişesine cuk diye oturacak türden bu pası gol yapan Di Maria'nın şutu basit falan değildi.

Bu güne kadar hiç bir güçlü rakiple oynamadığını düşündüğüm anlarda "Belçika falan olsa ne yapacaklar acaba diye" içimden geçirirdim. Bu yüzden çeyrek finalde Belçika karşısındaki Arjantinin turnuvuya veda edeceğinden emindim. Her maçta, hantal görüntüsüyle Higuain'i sürekli eleştirdim. Higuain bana cevap verir gibi maçın başlarında süper bir gol attı. Ceza sahası çizgisi yakınlarında sekerek gelen topa gelişine yarım voleyle köşeye vurdu. Golden sonra, maç öncesi görüşlerimi haklı çıkarması için Belçikayı destekledim. Her anlamda yanıldğım maç olan bu maçta Arjantin rahat bir oyun çıkardı. Higuain bu maçta çok iyi oynadı. Ömer Üründül'ün de dediği gibi, sırtı dönük toplar alıp sakladı, kanatlara gitti, savunma arkasına koştu, rakibe fauller yaptırdı ve bir topu da direkten döndü.

Yarı final maçı turnuvanın en kötü maçıydı. Bu maç hakkında tek satır bile birşey yazmaya gerek yok.

 Büyük maçta Arjantin, Almanya karşısında sürpriz şekilde daha iyi olan taraftı. İki takımın da çok temkinli oynadığı kritik maçta zevksiz bir oyun vardı. Messi maçın başındaki deparlarıyla göze çarptı. Bu pozisyonlardan gol çıkmadı. Higuain defansın hatasını değerlendiremedi ve bana "heh işte gerçek Higuain bu!" dedirtti. Kaleciyle karşı karşıya kaldığı pozisyonda yapılacak en kötü şeyi yaparak topu alakasız bir yere gönderdi. Messi'nin deparlarını bıraktığı ikinci yarıda Arjantin defansıyla göze çarptı. Di Maria'nın da eksikliğiyle hücum gücü iyice eksik olan Arjantin maçı dengede götürmeyi başardı. Palacio'nun uzatmalarda kaçırdığı golle birlikte maç artık penaltılara gidecek derken Götze Dünya kupasının son golünü attı. Kesinlikle daha istekli gözüken tarafın Arjantin olduğu maçta ne kadar tarafsız bilemem ama Messi Altın Top ödülünü aldı. Maç sonunda Alman futbolcuların güzel sevgililerinin yanlarına ilişmesinin yanında Arjantinlilerin hareketsiz, hüzünlü hallerine bir tane bile kızın yanlarına gelmemesi bence iki katlı trajedi oldu... Sabella zaten hüzünlü olan ifadesini yine bozmadan futbolcusunun sırtına elini koyarak onlara "Olsun, hayatta bunlar da var" der gibiydi.








11 Ağustos 2014 Pazartesi

Ekvador

E Grubu
     İsviçre  2 - 1  Ekvador (22' Enner Valencia, 48' Admir Mehmedi, 90' Haris Seferovic)
Honduras  1 - 2  Ekvador (31' Carlos Costly, 34', 65' Enner Valencia)
  Ekvador  0 - 0 Fransa (50' Antonio Valencia (KK.))

Güney Amerika takımı Ekvador, turnuva başında pek de dikkatimi çekmemişti. İsviçre maçını kaçırmam da bu durumun bilinç dışı bir yansıması olabilir. Bu maçın ilk golü, Enner Valencia'nın golünü, tekrarını yakaladığımda gördüm. Ben bir tane Valencia biliyordum. O da Manchester United'daki Valencia, Antonio Valencia... Enner kornerden gelen topu kafayla yere sektirip ağlara yolladı. Maçın sonu hüzünlü oldu. Grupta kağıt üzerindeki hesaplara bakarsak, Ekvador'un rakibi olan İsviçreye kaybetmesi büyük kayıptı.

Honduras maçını izlerken, Ekvador'un daha kaliteli bir takım olduğuna kanaat getirdim. Öne geçen Honduras çok önemli bir fırsat yakaladı ama Ekvador Enner Valencia'nın topsuz oynunuyla durumu eşitledi. Bu gol çok basit gibi görülebilir. Burada dikkat çekilen konu teknikle ilgili olursa babamın bile atabileceği türden bir gol ama golü güzel yapan Enner'in tilkiliği ve atletizmi... İlk yarı Ekvador'un baskılı oyunuyla geçti. İkinci yarı Ekvador baskısı dakika dakika arttı. Beklenen golü yine Enner Valencia attı. Duran toptan gelen topu kafayla ilk maçta olduğu gibi yere sektirerek bu sefer köşeye attı. Bu gol galibiyet golü oldu.

Çıkmayı garantileyen Fransa maça yedek ağırlıklı çıkmıştı. Güçlü Fransa karşısında, 50'de takımın en önemli oyuncusunun kırmızı kart görmesine rağmen Ekvador galibiyeti kaçıran taraf oldu. Maalesef Ekvador'un düz sarı tişört altındaki düz mavi şort ve düz kırmızı çoraplı formalarını son kez gördüğüm maç oldu. 3 maçta 3 gol atan Ekvador'un tüm golleri Enner Valencia'dan geldi. Latin amerika futbolunu, siyah futbolcularının fizik özelliklerini de katarak oynayan güzel takımda Enner Valencia gözümde çok büyüdü.

10 Ağustos 2014 Pazar

İngiltere

D Grubu
     İngiltere  1 - 2  İtalya (35' Claudio Marchisio, 37' Daniel Sturridge, 50' Mario Balotelli)
    Uruguay  2 - 1  İngiltere (39', 85' Luis Suarez, 75' Wayne Rooney)
Kosta Rika  0 - 0  İngiltere

İngiltere'nin 66'da evsahibi olup dünya kupasını alması ve 90'daki 4.'lüğü dışında hiçbir kayda değer başarısı olmaması gerçeği, birçok şey üzerine yorum yaparken referans gösterilebilir. İngiltereye olan sempatim 96'da evsahipliği yaptığı avrupa şampiyonasında başladı. Alan Shearer, Teddy Sheringham, David Beckham, Paul Gascoigne gibi futbolcular o dönemde ilgimi çekiyordu. Bu nedenle her dünya kupasında olduğu gibi bu dünya kupasında da İngiltereden birşeyler bekledim. Fulhamdaki başarısını takdir ettiğim Roy Hodgson'ın takımın başında olması beni etkilemişti. Lineker ve Shearer gibi golcülerden beri bitiricilik problemleri yaşayan takım nihayet Daniel Sturridge ve Raheem Sterling gibi gol ayaklarına sahipti. Bu düşüncelerle birlikte İngiltere şampiyon adayım oldu. İngilizlerin isabetli uzun pasa dayalı direk futbolu ve oyuncuların taktik disiplinleri yerli yerindeydi. Yalnızca 4-4-2 dizilişinden vazgeçtikleri farklılık olarak değerlendirilebilir. Hücum hattındaki dinamik futbolcular planlarını tıkır tıkır işletebilecek türdendi.

İlk maçları İtalya ile oldu. Gruplarındaki diğer maç oynanmıştı ve ölüm grubunda bir sürpriz yaşanmıştı. "0" çekmesi beklenen Kosta Rika Uruguaya 3 atarak güya İngiltere ve İtalyanın işlerini kolaylaştırmıştı. Maç dengeli gidiyordu. Topa sahip olan İtalyaydı. Bu durum İngilterenin oyun tarzının bir parçasıydı. Uzun toplarla sürpriz ataklar yapma fırsatı bu şekilde daha kolay gerçekleşebilirdi. 35'de Kornerle başlayan organizasyon Marchisio'nun uzaktan şutuyla tamamlandı. Geriye düşen İngilterenin tepkisi rakibi baskı altına alarak değil seri oyunla oldu. Rooney'nin soldan ortaladığı topu Sturridge tek vuruşla bitirdi. İngiltere çok net pozisyonlar bulamadı ve maçı kaybetmesi gerçekleri görebilmem için yeterli olmadı. Bu mağlubiyet için "İtalya da iyi takım ve güzel bir maç oldu. Uruguay maçını kesinlikle kazanacaklardır." gibi kötü bir yorum yaptım.

Uruguay maçı beklediğim gibi başlamadı ve Suarez'in ne denli bir golcü olduğunun pek farkına varılmış değildi. Maçta Uruguay daha çok ısıran taraftı. İngiltere defansı Cavani, Suarez ikilisini durduramadı ve geriye düştü. Ne kadar yetenekli olursa olsun iki kişiden gol yediler. Maçın devamı pek iç açıcı değildi. Bu maç İngilterenin yıllardan beri çok büyük sıkıntısı olan yaratıcılık sorununu geç olsada aklıma getirdi. Rooney'nin paslarıyla pozisyona girmeye çalışan İngiltere, Uruguaya da gol şansı verdi. Geç gelen golü Rooney attı. Maç 1-1 bitecek gibi görünürken Gerrard'ın kafayla geriye attığı topu tilki gibi takip eden Suarez İngilteren maskesini düşürdü. Bu gol İngiltere defansının tüm defolarını açığa çıkardı. Şampiyon olur dediğim İngiltere iki maçta turnuvaya veda etti.

Ölüm grubundan çıkmayı garantileyen Kosta Rika maçı İngiltere için formalite maçıydı. Yedek ağırlıklı kadroyla çıkan İngiltere, sürpriz Kosta Rika karşısında silikti. Maç golsüz bitti. İngiltere, tarihinin belki de en kötü turnuvasını oynayarak Dünya Kupasını tamamladı. Hız, çabukluk, çabuk düşünme, dayanıklılık gibi dinamik futbola dayalı taktiksel oyun, yaratıcılık ve teknik gibi çok önemli unsurlara sahip olmadıkça ne gibi futbol ve sonuçlar ortaya çıkacağının örnekleri bir kez daha karşıma çıktı.

8 Ağustos 2014 Cuma

Kolombiya

 C Grubu
Kolombiya  3 - 0  Yunanistan (5' Pablo Armero, 58' Teofilo Gutierrez, 90' James Rodriguez)
Kolombiya  2 - 1 Fildişi Sahilleri (64' James Rodriguez, 70' Juan Quintero, 73' Gervinho)
    Japonya  1 - 4  Kolombiya (18' Juan Quadrado (pen.), 45' Shinji Okazaki, 55', 82' Jackson Martinez, 89' Jame Rodriguez)

2. Tur
Kolombiya  2 - 0  Uruguay (28', 50' James Rodriguez)

Çeyrek Final
Brezilya  2 - 1  Kolombiya (7' Thiago Silva, 69' David Luiz, 80' James Rodriguez (pen.))

Çocukluğumda Kolombiya'nın gözümde ayrı bir yeri vardı. Valderrama, Aspirilla gibi renkli futbolcular heralde herkesin dikkatini çekmiştir. Fransa 98'den beri dünya kupasına katılamamış olmaları üzücü bir durum ama bu kupada yakın bir arkadaşımın "Herkesin gizli favorisi Belçika ama benim gizli favorim Kolombiya" demesi Kolombiyaya farklı bir gözle bakmama sebep oldu.

Yunanistan maçında beklentimin üstünde bir Kolombiya performansı gördüm. Son derece dengeli bir takım vardı. Kalede Ospina, defansta Yepes, orta sahada James takımın omurgasıydı. Maça gümbür gümbür başlayan Kolombiya hemen öne geçti. Devamında kontrolü rakibe vermesine rağmen kendisine "güçlü bir takım"  dedirtti. Teofilo'nun golü rakibin direncini kırdı. James'in klas plasesi onun turnuvadaki ilk golü oldu.

Grup maçlarını 9 gol ve 9 puanla fantastik bir şekilde tamamlayan Kolombiya 2. tura, Suarezsiz Uruguay karşısında favori çıktı. Gol makinesi Falcao'nun yokluğu bir bakıma James'in ipleri eline almasını sağladı. Bir kanadı kırık Uruguay, Kolombiya karşısında çaresiz görünüyordu. James'in göğüs kontrolü sonrasında yere indirmeden topa vurmasını hiçbir Uruguaylı tahmin etmedi. Kıvrak zeka ürünü bu vuruş, doğru teknikle süper bir aksiyona dönüştü. Kaleci üst direğe çarpan topa olan hamlesinde gecikmişti ve top içerde kaldı. Bu gol James'in 4. golü olmakla kalmadı. Onun yıldızını iyice parlattı. 1-0'dan sonra da Kolombiya çok rahat bir oyun ortaya koydu. İkinci golün hazırlanışı lezzetliydi. Kolombiya sağlı sollu geldi. Sağ içten Quadrado'nun kafayla boşluğa akıllıca attığı topa James gelişine plase vurdu. Kendi rolünü bir kenara bırakın, Falcao'nun üretken golcü (Prolific Striker) rolünü de üstlenmiş gibiydi.

Brezilya maçı benim için hayal kırıklığıydı. Bu kadar kötü bir oyun beklemiyordum. Çeyrek finalin altında ezilen bir Kolombiya vardı. Amatörce yedikleri ilk gol maçın seyri için gerekli sinyali verdi. David Luiz'in frikik golüne kadar berbat bir Kolombiyadan gol beklemek kanserin ta kendisiydi. 2 fark geride olmanın verdiği dibe vurmuşluk hissi mi, yoksa Brezilya'nın rehaveti mi maçı Kolombiya lehine çevirdi bilmiyorum ama James duvar kullanarak yarattığı penaltıyı gole çevirerek "daha önce nerdeydiniz?" klişesini çaresizlikle kullanmama sebep oldu. Maçın son 10 dakikası öyle çok heyecanlı falan geçmedi. Sonuca James'in gözyaşları eşlik etti ve onun teselli eden Brezilyalılar dikkat çekti. Zuniga'nın  diziyle Neymar'ın omurga kemiğini kırması ise kara bir leke olarak kaldı. James 5 maçta 6 gol 2 asist yaptı... 








17 Temmuz 2014 Perşembe

İspanya

B Grubu
    İspanya  1 - 5  Hollanda (27' Xabi Alonso, 44', 72' Robin van Persie, 53', 80' Arjen Robben, 65' Stefan de Vrij)
    İspanya  0 - 2  Şili (20' Eduardo Vargas, 44' Charles Aranguiz)
Avustralya  0 - 3  İspanya (36' David Villa, 69' Fernando Torres, 82' Juan Mata)

Rüya takım İspanya turnuvanın favorilerinden biriydi. Yıllardır beraber oynayan çoğu Barcelonalı futbolculardan kurulu takım, Barcelonanın oynadığı "tiki taka" futbolunu benimsemesiyle "kulüp takımı" diye de nitelendiriliyordu. Herkesin ezberinde olan bu bilgiler değişen durumlara rağmen güncellenmedi. Zira Barcelonadaki çöküşü kimse düşünmedi. Şekerine doymuş meyve kıvamındaki futbolcular o kadar olgunlaşmıştı ki artık dalında bile değildi. Adamların gözünde Dünya Kupası maçları sıradan antreman maçları kadar önemliydi. Bu durumdan haberi bile yokmuş gibi görünen Del Bosque yere düşen bu meyveleri topladı. Daldaki meyvelerden sadece Diego Costa vardı ama o da çürük meyvelerin arasında aykırı durdu ve çok kötüydü. Özellikle Şili maçındaki İspanya, play-off mücadelesi veren bir PTT takımı kadar sakar paslar yapan, bırakın tiki takayı ortada sıçan bile oynayamayan bir takımdı. İlk iki maçta 7 gol gören efsane, tüm dünyayı şok içinde bırakarak son buldu.

15 Temmuz 2014 Salı

Brezilya

A Grubu
  Brezilya  3 - 1  Hırvatistan (11' Marcelo (k.k.), 29' Neymar, 71' Neymar (pen.), 90' Oscar)
  Brezilya  0 - 0  Meksika
Kamerun  1 - 4  Brezilya (17' Neymar, 26' Joel Matip, 35' Neymar, 50' Fred, 84' Fernandinho)

2. Tur
Brezilya  1 - 1  Şili (18' David Luiz, 32' Alexis Sanchez)
UZ.  1 - 1
PEN.  3 - 2

Çeyrek Final
Brezilya  2 - 1  Kolombiya (7' Thiago Silva, 69' David Luiz, 80' James Rodriguez (pen.))

Yarı Final
Brezilya  1 - 7  Almanya (11' Thomas Müller, 23' Miroslav Klose, 24', 26' Toni Kroos, 29' Sami Khedira, 69',79' Andre Schürrle, 90' Oscar)

Üçüncülük Maçı
Brezilya  0 - 3  Hollanda (3' Robin van Persie, 17' Daley Blind, 90' Georginio Wijnaldum)

Dünyanın en yetenekli futbolcuları suyundan mıdır, havasından mıdır bilinmez ama Brezilyalılardır. Ben bu yargıyı "Latin amerikalılar dünyanın en klas ayaklarıdır" diye genelliyorum. Brezilya bu turnuvada süper yıldız Neymarla anıldı. Yine artık dünyada kaybolduğu söylenen 10 numaraların (Neymar, Messi, James) bu kültürde yaşadığını tartışmasız kabul edebiliriz.

Brezilya ev sahibi ünvanını arkasına alarak, turnuvaya Hırvatistan maçıyla ağır favori olarak başladı. Maçın başında üstünlüğünü hissettiren Brezilya sürpriz golle geriye düştü. Maç değişen skorla birlikte farklı bir havaya büründü. Brezilya, Hırvatistanın üstüne daha cesur ve daha kararlı gitmeye başladı ama bu çok uzun sürmedi, derken Neymar sahneye çıktı. Uzaktan topu köşeye nişanlayan usta ayak, direğe çarpıp içeri giren topla amacına ulaştı. Maçın devamında oyun ortada geçti. Bu görüntü çeşitli net fikirler ortaya koymama sebep oldu. "Tamamen Neymar odaklı, santrafor ve göbek orta sahaların hiç görünmediği bu takımın gruptan çıkması bile zor olabilir" diye düşündüm. 71'de hakemin çaldığı bana göre tartışmasız yanlış olan düdük insanların uykusunu bozmadı. Oscar'ın golü de "Kral Çıplak" demek üzere olan çocuğu susturdu.

Meksika maçındaki golsüz beraberlikte skorun aksi bir oyun vardı. Brezilyanın net fırsatlarını değerlendirememesinde kimse Brezilyayı suçlamadı. Ochoa maçın önüne geçti ve Brezilyayı durdurdu.

Kamerun maçındaki sonuç Brezilyayı başarılı kıldı ve Neymar'ın sırtladığı takım ikinci tura lider olarak çıktı.

Rakip Şili karşısında kendine güvenen Brezilya topa sahip olup iyi bir oyun ortaya koydu. Kornerden gelen topta, David Luiz'in rahatsız ettiği defans oyuncusuna çarpan top köşeden ağlara gitti. Golden sonraki oyun, daha önceki maçları hatırlarsak pek şaşırtıcı olmadı. Şili'nin hücum girişimleri Sanchez'in güzel şutuyla tamamlandı. Dengelenen maç dengeli oyunla devam etti. Penaltılarda Julio Cesar Brezilyaya turu getirdi.

Çeyrek finalde ilk gol yine kornerden geldi. Bu kez Kolombiya'nın acemiliği ön plana çıktı. David Luizle birlikte kafaya çıkan 4, 5 tane Kolombiyalıdan hiç biri topa dokunamadı ve arkaya düşen topu Thiago Silva bacağıyla içeri soktu. Diğer maçların aksine Brezilya bu maçta rakibini yaklaştırmadı ve topa sahip oldu. Bence bu görüntüde Kolombiya'nın çok etkisiz olması büyük pay sahibiydi. David Luiz'in sert plaseyle kullandığı frikik güzel bir gole dönüştü. İlginç vuruşta, David Luiz'in topu dümdüz gitti ama alçalan top uzaktan gönderilmesine rağmen hızlıydı. 2-0'ın ardından Kolombiya canlandı ve maç 2-1'e geldi. Maçın sonlarına doğru turnuvanın en kötü görüntülerinden biri yaşandı. Zuniga'nın Neymar'ın sırtına diziyle vurması cezasız kaldı. Omurgası kırılan Neymar turnuvayı kapattı. Felç olmaktan kurtulmuş olması olayı daha da üzücü hale getirdi. Bana göre Zuniga bu hareketi kesinlikle kasıtlı olarak yaptı ve bu olay basında pek fazla dile gelmedi.

Yarı finalde rakibin Almanya olması maçın önemini 2, 3 kat arttırdı. Neymar'ın sakatlığı, Thiago Silva'nın cezası sebep gösterilerek Almanya az da olsa favori gösterildi. Büyük maç kimsenin tahmin etmediği şekilde oldu. Kolombiyaya attığı gole benzer golle geriye düşen Brezilya aslında maça iyi başlamıştı. Başta Marcelo olmak üzere berbat oynayan Brezilya defansı 6 dakikada 4 gol izledi. Şaka zannedilebilecek bu olayda defansta disiplin ve ruhsal çöküntünün ne derece önemli olduğu anlaşıldı. Tarihe geçen bu garip maç, ağlayan taraftarlarla en trajik görüntüyü verdi. Dünya'nın gözünde Brezilya "Rezilya" oldu.

Üçüncülük maçında Scolari as kadrodan sadece Marcelo, Fred ve Hulk'u değiştirdi. 17. dakikada 2-0 olan maç "acaba" dedirtti ama Brezilya paçayı 3-0'la kurtardı. Kimse "Neymar yoktu ondan bunlar oldu" demedi. Bence Brezilya'nın bu çöküşünü Neymar'ın yokluğuyla bağdaştırabiliriz.

















12 Temmuz 2014 Cumartesi

Cezayir

H Grubu
       Belçika  2 - 1  Cezayir (24' Sofiane Feghouli (pen.), 70' Marouane Fellaini, 80' Dries Mertens)
Güney Kore  2 - 4  Cezayir (26' Islam Slimani, 28' Rafik Halliche, 38' Abdelmoumene Djabou, 50' Heung Min Son, 62' Yacine Brahimi, 73' Ja Cheol Koo)
       Cezayir  1 - 1  Rusya (6' Aleksandr Kokorin, 60' Islam Slimani)

2. Tur
Almanya  0 - 0  Cezayir
UZ.  2 - 1 (92' Andre Schürrle, 120' Mesut Özil, 120' Abdelmoumene Djabou)

Afrika takımlarına göre daha farklı futbol stiline sahip bir kuzey afrika takımı; Genetik ve kültürel faktörleri göz önüne alırsak bu durum şaşırtıcı değil... Vahid Halilhodzic'in yapılandırdığı takım kesinlikle sıradan bir takım değildi. Bunu Almanya maçında farkettim. Oynadıkları ilk 3 maçı kaçırmıştım. Bu durum kendi adıma büyük bir kayıp oldu.

Güney Kore maçında Slimani'nin golü bana Cezayirin nasıl bir futbol oynadığına dair net bir fikir verdi. Bu oyun bana göre seyir zevki en yüksek oyun olan kontra atak futboluydu. Önde kurulan Güney Kore defansının ofsayt taktiği işe yaramadı ve yapılan yanlış hamle Slimani'nin ekmeğine yağ sürdü.

Mutlak favori Almanya karşısında kimse Cezayire şans tanımadı. Savunmaları çok iyiydi. Almanyayı çok fazla yaklaştırmadılar. Bunun yanında kaleci Rais M'Bolhi'nin de başarılı kurtarışları olunca Almanya gol bulamadı. Hücumda Cezayiri durduran Neuer oldu. Neuer tam 11 kez ceza sahasının dışında topları keserek Cezayirin gol şansını engelledi. Bu pozisyonlarda atılan seri toplar kesinlikle isabetli ve doğru toplardı. Yine bu toplara hareketlenen Slimani'nin koşuları her zamanki gibi hızlı ve doğru zamanlıydı. İyi takım oyununun yanında yıldız oyuncu Feghouli de sırt numarasının (10) hakkını verdi. Uzatmalarda Müller'in etkili oyunu Cezayir defansını yıprattı ve skor değişti. Cezayirin bu maçtaki akıllı futbolu sonuca yansımadı ama turnuvanın en iyi kontra atağa çıkan takımı olduğuna beni inandırdı. Takım gibi takım bu Cezayirin iz bırakmasını çok isterdim...



8 Temmuz 2014 Salı

ABD

G Grubu
Gana  1 - 2  ABD (1' Clint Dempsey, 82' Andre Ayew, 86' John Anthony Brooks)
ABD  2 - 2  Portekiz (5' Nani, 64' Jermaine Jones, 81' Clint Dempsey, 90' Silvestre Varela)
ABD  0 - 1  Almanya (55' Thomas Müller)

2. Tur
Belçika  0 - 0  ABD
UZ.  2 - 1 (93' Kevin de Bruyne, 105' Romelu Lukaku, 107' Julian Green)

Amerika çok büyük bir ülke olup, avrupa stilinde top oynamaya çalışan bir takıma sahip; Dünyanın en popüler sporu futbol onlar için belki de 4., 5. sırada...

Gruplarında Almanya hariç kendilerinden daha zayıf bir takım yoktu. Açıkçası ilk maçlarında Ganayı yenmelerini beklemiyordum. Portekiz maçında Dempsey'nin lideriğinde maçı çevirdiler ama son dakikada maç 2-2 oldu. Portekiz'in kötü averajı ABD'yi ikinci tura taşıdı.

Belçika maçı turnuvanın en ilginç ve en güzel maçlarından biri oldu. Kaliteli olduğundan değil; ABD çok açık bir futbol oynadı. Oynadıkları seri futbol kontra atak oyununa çok yakındı ama defansları önde kuruluydu. Çoğu zaman az adamla da yakalanarak çok net pozisyonlar verdiler. Tim Howard inanılmaz bir maç çıkardı. Belçika'nın hızlı adamlara sahip olmasıyla maçın başından beri karşılıklı kontra atak oyunu tam seyirciye yönelik oldu. İşin garip tarafı bol pozisyonlu maçta normal sürede gol çıkmadı. Tim Howard'ın hayranlık uyandırıcı performansı insanları gol olmuş kadar heyecanlandırdı.  Uzatmalarda Belçika 2-0'ı yakaladıktan sonra rehavete düştü ve ABD'nin golü geldi. Son 13 dakikada rüzgar ABD tarafından esmeye başladı ve maçın genelindeki Belçika üstünlüğü unutuldu. Maç sonunda takım, takımı tarihi farktan kurtaran Howard kadar kahraman sayıldı. Amerikada, olayın eğlence ve şov tarafına önem vermesi anlayışı bu maçın görüntüsüyle örtüştü. Ülkede insanların futbolu önemsemediği gerçeğini de düşünürek ABD'nin turnuvaya renk kattığını söyleyebilirim.

7 Temmuz 2014 Pazartesi

Fransa

E Grubu
   Fransa  3 - 0  Honduras (43' Wilson Palacios (KK.), 45' Karim Benzema (pen.), 48' Noel Valladares (k.k.), 72' Karim Benzema)
   İsviçre  2 - 5  Fransa (17' Olivier Giroud, 18' Blaise Matuidi, 40' Mathieu Valbuena, 67' Karim Benzema, 73' Moussa Sissoko, 81' Blerim Dzemaili, 87' Granit Xhaka)
Ekvador  0 - 0 Fransa (50' Antonio Valencia (KK.))

2. Tur
Fransa  2 - 0  Nijerya (79' Paul Pogba, 90' Joseph Yobo (k.k))

Çeyrek Final
Fransa  0 - 1  Almanya (12' Mats Hummels)

Fransa turnuvaya iyi bir sonuç alarak başladı ama öyle süper bir futbol oynamadı. 10 kişi kalan zayıf rakipleri karşısında ilk yarı pozisyon bulmakta zorlandılar.

İkinci maçta maçın başlarında üst üste gol bulmaları rakiplerine havlu attırdı ve Benzema'nın olgunlaşmış futboluyla farkı 5'e çıkardılar. Maç 7'ye 8'e bile gidebilirdi ama golleri isviçre buldu. Uzatmalarda Benzema'nın mükemmel tek vuruşunu hakem çok ilginç bir kararla hemen öncesinde maçı bitirdiği için gol saymadı. Şahane bir gol güme gitmiş oldu.

3. maça yedek ağırlıklı kadroyla çıktılar ve rakiplerinin en iyi oyuncusunun oyundan atılmasına rağmen çok etkisiz bir futbol oynadılar. Golsüz maçta kaybetmemeleri şans oldu.

2. turda Fransa Nijeryayla eşleşti. Herkesin aklında kalan 5-2'lik İsviçre maçı "Fransa turu rahat geçer" algısına sebep oldu. Deschamps'da aynı mantığı yürütmüş olacak ki, maça o maçta 11'de başlayan Giroudla başladı. Bu düz mantık yaklaşımı Fransayı çok zor durumda bıraktı. Maç tamamen Nijerya üstünlüğünde geçti. Nijerya'nın yaratıcılık problemleri maçı uzun süre golsüz götürdü. Maçın 59. dakikasında çok önemli iki olay meydana geldi. Matuidi'nin Onazi'nin bileğine basması ve hakemin gözü önünde olan vahşete sarı kart çıkarması kabul edilecek türden şeyler değildi. İlk başladığı günden beri turnuvanın kaderini bu derece etkileyen hakemlere ettiğim küfürlerin hiç birinin yanlış olmadığı da kanıtlanmış oldu. Oyundan sedyeyle ayrılan Onazi'nin Nijerya'nın kilit oyuncularından biri olması da Fransa için büyük şans oldu. Geç kalınmış Giroud-Griezmann değişikliği 62'de geldi ve oyun birden Fransa lehine döndü. Oyunu rakip sahaya yıkıp bol pozisyon bulmaya başlayan Fransa'nın golü marifet dolu değildi. Kalecinin kornerden gelen topa çıkıp topu alamaması ve seken topu Pogba'nın kafayla boş kaleye göndermesiyle Fransa çeyrek finali düşünmeye başladı.

Almanya maçında şanslar eşit gösterildi. 12'de duran top golü yiyen Fransa maçın devamında hiç birşey yapmadı. Son derece zevksiz bir maç oldu. Yapılan geç değişiklikler de maça etki etmedi. Pozisyonsuz maçın son dakikalarında Benzema'nın şutu Neuer'den döndü ve Fransa elendi.




Avustralya

B Grubu
           Şili  3 - 1 Avustralya (12' Alexis Sanchez, 14' Jorge Valdivia, 35' Tim Cahill, 90' Jean Beausejour)
Avustralya  2 - 3  Hollanda (20' Arjen Robben, 21' Tim Cahill, 54' Michael Jedinak (pen.), 58' Robin van Persie, 68' Memphis Depay)
Avustralya  0 - 3  İspanya (36' David Villa, 69' Fernando Torres, 82' Juan Mata)

Asya grubundan istisnasız her dünya kupasına katılan okyanusya takımı Avustralya, bu turnuvada ses getiremedi. 35 yaşındaki Tim Cahill'in takımın kilit oyunucusu olması, bana net bir fikir verdi; "Demekki bu jenerasyonda o ayarda başka futbolcu yok". Sadece Thomas Oar gözüme çarpar gibi oldu. Avustralya avrupa disiplinine sahip bir takım olmasına rağmen maç başına 3'er golle toplamda 9 gol yiyerek berbat bir defansa sahip olduklarını gösterdi. Avustralya için sadece Cahill'e kenardan iyi toplar kestiği söylenebilir. Bu toplar da Cahill'in ustalığı olmasa hiç bir nitelik taşımayacaktı. İlk maçta Cahill'in düzgün kafa vuruşu bu iyi ortalardan biriyle gerçekleşti ama Şili karşısında çok silik görüntüleri vardı. İkinci maç İspanyayı 5'leyen Hollandaylaydı. 20'de Avustralya'nın kötü defansı Robben'in hızına kolay teslim oldu. Ancak Tim Cahill'in cevabı öyle böyle değildi. Golden bir dakika sonra kenardan güzel bir top geldi ve Cahill iniş halindeki topa sol ayağının üstüyle vurdu. Top maksimum yüksekliğe ulaştıktan sonra alçalarak yoluna devam etti. Üst direğe çarpan top kale çizgisinin hemen yakınına çarpıp ağlara takıldı. Üzerine destan yazılabilecek türden bu gol, Avustralyayı ateşledi. 54'te Jedinak'ın penaltı golüyle öne geçtiler. Ne yazıkki skor üstünlükleri çok kısa sürdü. 15 dakika içinde geriye düştüler. Son maç formalite maçı oldu. Yine kalede 3 gol görerek seriyi bozmadılar.

Kamerun

A Grubu
 Meksika  1 - 0  Kamerun (61' Oribe Peralta)
Kamerun  0 - 4  Hırvatistan (11' Ivica Olic, 40' Alexandre Song (KK.), 48' Ivan Perisic, 61', 73' Mario Mandzukic)
Kamerun  1 - 4  Brezilya (17', 35' Neymar, 26' Joel Matip, 50' Fred, 84' Fernandinho)

Kamerun herkesin bildiği, Afrika'nın en iyi takımlarından biri; Bu turnuvada onlara pek şans tanımadılar. Benim açımdansa tam bir hayal kırıklığıydı. Çok şey beklediğimden değil ama oynadıkları futbolu hiç birşeye benzetemedim. Afrika futbolunun temel özelliği olan fizik üstünlüğü de maçlarda ön plana çıkmadı. Mandzukic tüm Kamerun defansından daha hızlıydı. İkili mücadelelerde fark yaratamadılar. Boş alanları kullanabilecek hızlı futbolcular görmedim. Ofsayta bile düşmediler. Takımda herhangi bir karakter yoktu. Yıldız oyuncuları Song'un yaptığı hareket aslında herşeyi gösterdi. Heralde bu kadar kötü, disiplinsiz ve ruhsuz bir takımda teknik direktörlerinin payı da az değildir. Aldıkları sonuçlar oyunlarının hakkını verdi ve utanç verici bir tabloyla turnuvayı geride bıraktılar.


6 Temmuz 2014 Pazar

İran

F Grubu
               İran  0 - 0  Nijerya
         Arjantin  1 - 0  İran (90' Lionel Messi)
Bosna Hersek  3 - 1  İran (23' Edin Dzeko, 59' Miralem Pjanic, 82' Reza, 83' Avdija Vrsajevic)

Asya takımı İran, kupanın en zayıf takımlarından biri olarak gösterildi.

İlk maçta Nijerya maçından 1 puan çıkarmaları İran açısından iyi bir başlangıç oldu. İkinci maçta dev Arjantinle karşılaştılar. Genel kanı haklı olarak Arjantinin kaç fark atacağı yönündeydi. Fakat şöyle diyenler de oldu. "Artık her takım topun arkasına geçmeyi biliyor". Maçta beklendiği gibi Arjantin büyük bir oranla topa sahip oldu ama bir türlü pozisyon bulamadı. İran mı topun arkasına iyi geçti, Arjantin mi çok kötüydü bilemem ama İranın daha net pozisyonlar bulan taraf olacağını kimse tahmin edemedi. Evet, maçın ikinci yarısında İran yıldız oyuncusu Rezayla net fırsatlar yakaladı. Arjantinin geride bıraktığı boşluklarda fena sayılmayacak düzeyde kontra atak oynadılar. Öyle ki kupanın itibarına gölge düşüren berbat hakemler bu maçta da kader adamı oldu. Maçın son 20 dakikasına doğru  Dejagaha yapılan müdahaleye hakem göz yumdu. Arjantin son dakikalara doğru baskısını arttırdı. Uzatma dakikalarında Messi güzel bir golle maçı bitirdi.

İran Bosna karşısında kötüydü. Farklı mağlubiyeti hak ettiler. Reza'nın attığı gol şeref golü oldu ve turnuvayı 1 gol ve 1 puanla bitirdiler.




Kosta Rika

D Grubu
    Uruguay  1 - 3  Kosta Rika (24' Edinson Cavani (pen.), 54' Joel Campbell, 58' Oscar Duarte, 84' Marco Urena)
         İtalya  0 - 1  Kosta Rika (44' Bryan Ruiz)
Kosta Rika  0 - 0  İngiltere

2. Tur
Kosta Rika  1 - 1  Yunanistan (52' Bryan Ruiz, 90' Sokratis)
UZ. 1 - 1
PEN. 5 - 3

Çeyrek Final
Hollanda  0 - 0  Kosta Rika
UZ. 0 - 0
PEN. 4 - 3

Kosta Rika hoş bir isme sahip Orta Amerika takımı; Dünya kupasına katılması bile sürpriz kabul edildi. Çok iddialı Kolombiyalı teknik direktörleri Jorge Luis Pinto "Herkes çok şaşıracak, 1990'daki takımdan bile daha iyiyiz" diyerek herkesin yüzünde alaycı bir gülümseme oluşturdu. Oyun tarzları tipik latin amerika futbolunun özelliklerini taşıyordu. 5'li defans oynayarak ilginç bir takım olduklarını belli ettiler. Teknik açıdan kaliteli, zeki ve fantastik, soğukkanlı futbolculardan kurulu kadrolarının yanı sıra Keylor Navas gibi olağanüstü bir kalecileri vardı. Defansta kestikleri topları başarılı bir şekilde kullanıp rakiplerin üst üste atak yapmalarına olanak tanımıyorlardı. Tehlikeli pozisyonlarda hiç bir zaman telaşa kapılmadan "en kötü Navas çıkartır zaten" diye düşünerek topları karşılıyorlardı. Korner ve duran toplardan içeriye gelen toplarda mükemmel iletişim ve birbirlerine güven duymalarının sonucu hiç bir zaman tehlike yaşamadılar. Orta sahada Tejeda ve Borgesle alanları iyi kapatarak rakiplerinin kaleye yaklaşmasının önüne geçtiler. Hücum hattında kanatlarda Ruiz ve Bolanos, ilerde Campbell ve sonradan oyuna giren Urenayla oynadılar. Gamboa'nın da sağ bekten hızlı koşuları hücum olanaklarını zenginleştirdi. Kontra atak oyununu oynamamalarıysa eksiklik gibi görünüyordu.Taktik olarak iyi olduklarını söyleyemem ama doğal dürtüleri ve oyun zekaları sayesinde, takım oyunu oynayarak belli disiplinlere sadık kaldılar.

Ölüm grubundaydılar; herkes Uruguay,  İngiltere ve İtalyadan acaba hangi iki takım çıkacak diye düşündü. Kosta Rikanın bu gruptan bir puan alması bile sürpiz sayılacaktı ama Kosta Rika her zaman "cool" gözüktü. Uruguay karşısında ilk yarıyı 1-0 geride kapatan karizmatik takım, 3 golle rakiplerinin ve tüm dünyanın apışıp kalmasına sebep oldu. İtalyayı da yenerek ölüm grubundan çıkmayı garantilediler. Pinto, İngiltere maçında Umana ve Bolanos'u dinlendirdi. İngiltere karşısında "en kötü berabere kalır" izlenimi verdiler. Nitekim Bolanos'un oyuna girmesiyle ağırlığını ortaya koyan Kosta Rika maçı berabere bitirerek grubu lider tamamladı.

İkinci turda rakipleri Yunanistan oldu. Gruptaki şaşırtıcı performansları ve Pinto'nun iddialı demeçleri bu maçta onları favori yaptı. Maç çok sıkıcı geçiyordu. 52. dakikada Bolanos'un ceza sahasının hemen dışındaki Ruiz tercihi kaleye yaklaşan Yunan savunmasını ters köşeye yatırdı. Ruiz akıl dolu yumuşak bir vuruşla topu uzak köşeye gönderdi. Yerinden kıpırdayamayan kaleci çaresizlikle topu seyretti. Bu güzel gol soğumuş yüreğimi az biraz alevlendirdi. Golden sonra maçın seyri tamamen değişti. Yunanistan atakları tehlikeli gelmeye başladı ve Duarte'nin ikinci sarısıyla birlikte Kosta Rika aciz bir oyun ortaya koydu. Son dakikada yedikleri golle maç uzatmaya gitti. Uzatmalarda açıkçası Kosta Rikanın şansı kalmadığını düşündüm ama Yunanistan beklediğim golü bulamadı. Kosta Rika hiç penaltı kaçırmadan tarihinde ilk kez çeyrek finale çıktı ve Pinto'nun öngörüsü tuttu.

Çeyrek finalde rakip Hollanda karşısında kimse Kosta Rikaya şans tanımadı ama sürpriz seven insanların sempatisini kazandığından çok da inanmayarak "Kosta Rika turu geçer" diyenler de oldu. Maçta Kosta Rika'nın Gonzalez önderliğindeki kaliteli savunması Hollandayı bir hayli yıprattı. Hollanda tam 13 kez ofsayta yakalandı. Keylor Navas yine kimseyi şaşırtmayarak acayip toplar çıkardı. Uzatmanın son dakikalarında Kosta Rika'nın sürpriz atakları boşa gitti. Penaltılarda Ruizle Borges Krul'u geçemedi ve yarı finale çok yaklaşan Kosta Rika elendi. Futbolcuların yüzünde hüzün yoktu. Küçük bir ülkede kendi halinde böyle asil futbolcuların olması, doğaçlama ve özgün bir futbolla çok büyük paraların döndüğü avrupalı takımları bir bir dize getirmesi bence gözden kaçmaması gereken bir ayrıntı...

4 Temmuz 2014 Cuma

Yunanistan

C Grubu
Kolombiya  3 - 0  Yunanistan (5' Pablo Armero, 58' Teofilo Gutierrez, 90' James Rodriguez)
    Japonya  0 - 0  Yunanistan (48' Kostas Katsouranis (KK.))
Yunanistan   2 - 1  Fildişi Sahilleri (42' Andreas Samaris, 74' Wilfried Bony, 90' Georgios Samaras (pen.))

2. Tur
Kosta Rika  1 - 1  Yunanistan (52' Bryan Ruiz, 90' Sokratis)
UZ. 1 - 1
PEN. 5 - 3

Yunanistan orta düzey bir avrupa takımı; Portekizde aldıkları 2004 Avrupa Kupası onlara kötü şöhret kazandırdı. Defans oynayan, oyunu çirkinleştiren ve golleri duran toplardan atan, 0-0, 1-0 gibi sonuçlar alan sıkıcı bir takım diye nitelendirildi. Bu imaj insanların zihninden silinmedi ve belki de onları kupayı aldıklarına pişman etti. Bu turnuvada iz bıraktıkları söylenemez. Taktik olarak iyi oyunculardan kurulu tipik avrupa takımı olmasının yanında disiplinli oyun anlayışıyla birlikte heyecan verici tutkuları gruptan çıkma başarısına dönüştü. Avrupanın şerefini kurtaran takımlardan biri oldu.

İlk maçta çok iyi bir Kolombiya karşısında erken gol yediler. Devamında Samarasın fizik avantajını tekniğiyle birleştiren oyunu göze çarptı ve geriye düşen takımın doğal reaksiyonunu gösterdiler. Kötü bir görüntüleri yoktu. Kornerden gelen topta Teofilo boşta kalan topu boş kaleye vurdu ve Yunanistanın bu maçtaki umutlarını bitirdi. Gekasın rahat pozisyonda boş kaleye atamadığı top üst direkten geri geldi ve maçın sonucu az çok belli oldu. Orta sahada Kone dikkatimi çekti ve Salpingidis hayal kırıklığı yarattı.

Japonya maçında aklımda kalan, on kişi kalan Yunanistanın zor durumda kalmasıydı. Gol atma umutları pek yoktu ama ne varki Japonya'nın cılız atakları onları cesaretlendirdi. İlk maçta bocalayan defans, bu maçta başarılı oldu ve kötü bir maç sonunda Yunanistan istediğini aldı.

Fildişi maçı onların ya herru ya merru maçıydı. Maça ikinci maçta dinlendirilen Salpingidisle başladı. Lazaros ilk defa 11'de çıktı, bende "niye daha önce oynamadı acaba" diye bir izlenim yarattı. Yunanistanın inançlı ve cesur bir görüntüsü vardı. Fildişinin basit hatasını Samaris affetmedi (bence kötü bir vuruştu). Maçın devamında Yunanistan Fildişinin gol tehditlerini hafifletti ve rahat oyunla uzun süre maçı 1-0 götürdü. Bony'nin golü onların inancını kırmadı. Sakatlıklar sonucu erkenden kaleciyle birlikte Koneyi değiştirmek zorunda kalan Yunanistan son tercihini 78'de Karagounis-Gekasla kullandı. Son dakika penaltısını Samaras gole çevirdi ve çok güzel bir gol sevinci görüntüsü izledim.

İkinci turda heyecanla beklediğim Kosta Rika maçında çok kötü bir oyun oynandı. Son maçta iyi oynayan Lazaros, sembol oyuncu Karagounis, en uçta Salpingidis ve sürekli top kullanan sol bek Holevas baş rollerdeydi. Pozisyonsuz maçta akıllı organizasyonla Bolanos'un pasıyla Ruiz yayın ordan köşeye yumuşak bıraktı. Geriye düşen Yunanistan her geçen dakika daha etkili oldu. Yunanistanın ilk kozu Mitroglou oldu, açıkçası beklendiği kadar etki yaratmadı. Duarte ikinci sarıyı gördü ve Kosta Rika iyice dağıldı. Kırmızı karttan sonra Gekas oyuna girdi. Aslında oyun tam onun istediği şekle bürünmüştü. Son dakikalarda içeriye gelen topa sağ çaprazdan dönerek vurdu. Dönen topu Sokratis tamamladı. Uzatmalara giden maçta Kosta Rika Yunanistan baskısına iyi direndi. Yunanistan da oyun üstünlüğü avantajını değerlendiremedi ve bence penaltı alternatifi onların biraz hızını kesti. Penaltılarda Gekas 4. penaltıyı kaçırdı. Gekasın kötü penaltı kullandığına çok kez şahit olmuştum. Kritik penaltıda ona bu görevi vermek bence bir hataydı. Kosta Rikanın son penaltı golü, Yunanistana kupanın sonunu getirdi. En çok üzülen kuşkusuz Yunanistan tarihinin en çok gol atan oyuncusu Gekastı.